İnsan dünyanın merkezine yerleşince ,”doğanın tek efendisi olmaya başladı.” Çünkü kendisi Doğayı tüm metafizik öğelerden eleyerek doğa üzerinde pazarlık yapacak tek yetkiliydi. Doğayı tüm hurafelerden arındırmanın verdiği mutluluk, ona niceliksel olarak güç kazandırmıştı.Bu gücü doğa üzerinde herşey, isteği gibi kullanmak için de ,kâra dönüştürmekte için de hiç bir engeli kalmamıştı .Doğa artık onun gözünde metaydı ve meta olmanın ötesinde hiç bir anlam da ifade etmiyordu. Bu insanı daha da kibirli hale getirdi.

Pratogras insan her şeyin ölçüsüdür” demiş.Bu söz bilginin değişkenliğine göreceliğine atıfta bulunsa da insanı her şeyin merkezinde konumlandırılmış bir sözdür.
Bu ayartıcı söz ,özünde masum görünmekle beraber,aynı zamanda bugün yuceltilen aşırı bireyciliğin de temelidir.
Birey kendi önceliğini her şeyin üstünde tutmuştur .
Kendisini dünyanın merkezinde gören insan, varlık hiyerarşisin de kendini üstün görmüştür .
İnsan her şeyin ölçüsü olunca ,her şeyi yapmayı kendisinde bir hak olarak görmeye başladı.Kendisini her türlü sorumluluktan muaf tutarak evrenin merkezi konumuna çıkardı.Bugün bir çok olumsuzluğun sebebi insanın tek ölçü olarak yorumlanmasıdır.
İnsan dünyanın merkezine yerleşince , “doğanın tek efendisi olmaya başladı.” Çünkü kendisi Doğayı tüm metafizik öğelerden eleyerek doğa üzerinde pazarlık yapacak tek yetkiliydi.
Doğayı tüm hurafelerden arındırmanın verdiği mutluluk, ona niceliksel olarak güç kazandırmıştı.Bu gücü doğa üzerinde herşey, isteği gibi kullanmak için de ,kâra dönüştürmekte için de hiç bir engeli kalmamıştı .Doğa artık onun gözünde metaydı ve meta olmanın ötesinde hiç bir anlam da ifade etmiyordu.
Bu insanı daha da kibirli hale getirdi. Kendi dışındaki her şey onun emrindedir onun sömürgesidir
Bu bakış ekonominin tanımına da yansımış durumdadır.”İnsan ihtiyaçlarının sınırsız olduğunu buna karşılık kaynakların ise çok sınırlı olduğunu ekonominin tanımında görebilirsiniz.
İnsanın ihtiyaçları sınırsız olunca hiçbir kaynak artık yeterli gelmemeye başladı.
Bu durum da “insanın tüketme sınırsızlığını nasıl kontrol edilecektir?” sorusu sadece bir soru olarak kalacaktır.Bunun tam olarak bir cevabı yoktur.İşte bugün ki uçurumun sebebi de tam da budur.İnsan tek sığınağı olan doğayı kendi elleriyle yok etmiştir.

İnsan Türü Her Şeyin Dengesini Bozarak Yok Ediyor
Küçük bir olay anlatayım izninizle. Küçükken şehirden çok uzakta terk edilmiş bir yıkık bir bina vardı.Bu binayı görmeye girmiştim. Binaya yaklaşınca bir güvercinin binanın camından içeri girdiğini gördüm.Biraz bekledim güvercin binadan dışarı çıkınca ben içeri girdim baktım camın kenarında güvercinin yumurtası, elime yumurtayı aldım halen sıcaktı yumurta, tekrar yerine koydum .
Aradan yaklaşık on beş yirmi gün geçmişti tekrar o binaya gittim baktım yumurta öyle duruyor du. Güvercin de yoktu. O gün bekledim güvercin, malesef güvercin de ortalarda yoktu. Benim elimin kokusu anne güvercinin yumurtayı yabancılayarak terketmesine neden olmuştu. İstemeden o yumurtadan çıkacak güvercinin hayatını söndürmüştüm.
İşte insan türü de her şeyin dengesini bozarak yok ediyor.
Bir haber okudum haberde bizim türümüz olan Homo Sapiensten önceki insan olan Neandartellerin yak aç yöntemi ile bugünkü Almanya sınırlarında bir bölgede geçici bir yerleşim bölgesinde sık ormanları çayırlara dönüştürdüğü yazıyordu. Yani insan öncesi insan iken bile doğayı kendi çıkarlarımıza göre biçimlendirmekten geri kalmamışız.
Başa dönecek olursak,insan hiç bir şeyin ölçüsü değildir.Hatta ölçü bile değildir.
İnsan ancak insan olmakla kendi kendinin ölçüsünü tayin eder.Bir başka ölçüye gerek yoktur.İnsanın varlık dünyasında hiçbir hiyerarşik üstünlüğü yoktur.
İnsanın bunu bilmesi bile kat edeceği yolu yarılamış demektir.